1.5C ile 2C arasında küresel ısınma bakımından çok fark yok gibi gözükebilir, ancak Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) raporları üzerine çalışan bilim adamlarına göre aradaki fark çok şey ifade ediyor. IPCC tarafından Pazartesi günü yayınlanan “özel” bir rapor, bunun nedenlerinden bazılarını açıkladı. 1.5C ısınma durumunda, sanayi devriminden başlayarak, Kuzey Kutup Bölgesi’nin her yüzyılda bir kez deniz buzu içermemesi beklenirken 2C ısınma ile on yılda en az bir kez bekleniyor. 1.5C ısınmada mercan resiflerinin %70-90 daha düşmesi beklenirken, 2C’de %99’dan fazla düşmesi bekleniyor.
2015 Paris Anlaşması uyarınca, hükümetler, yalnızca küresel ortalama sıcaklıktaki artışı 2C’nin altında tutmayı değil, aynı zamanda 1.5C’ye sınırlamak için “çaba sarf etmeye” çalışmayı da taahhüt ediyor. IPCC’nin bu haftaki raporu, bu çabaların ne kadar büyük olması gerektiğine dair bir fikir veriyor. Raporun 2. bölümünde, “1.5C ile uyumlu hafifletme yollarından” bahsediliyor. Diğer bir deyişle, küresel ısınmanın bu sınırın içinde kalması için iyi bir fırsat olan muhtemel gelecek senaryolarından bahsediliyor. Bu senaryoların tümü, politika yapıcılar için, rapor özetinde altyapı, arazi ve endüstriyel sistemlerde olmasının yanı sıra “enerji alanında hızlı ve geniş kapsamlı geçişleri” içeriyor. Detaylar değişiyor, ancak raporda değerlendirilen 1.5C için 90 senaryo, fosil yakıtların tüketiminde ani düşüş ve yenilenebilir enerjide ise hızlı bir artış öngörüyor. Ortalama senaryolarda, fosil yakıtlar 2020 yılında dünya enerji arzının %84’ünü oluştururken 2050 yılında bu oran %36’ya düşüyor. Yenilenebilir enerji kaynakları, küresel enerji arzının %15’ini oluştururken 2020-50 yıllarına kadar %61’e çıkıyor. Nükleer güç, tüm bu olası geleceklerde, küresel enerjinin %2’sinden %4’e çıkarak, giderek artan bir rol oynamakta. Raporda, ısınmayı 1.5C’ye sınırlandıran tüm senaryoların, karbondioksit giderme tekniklerinin önemli ölçüde kullanılmasını sağladığına dikkat çekiliyor. Ağaçlandırmadan havaya salınan karbondioksiti yakalamaya kadar pek çok teknik bulunuyor. IPCC, onları büyük çapta bir plana yerleştirmenin “çoklu fizibilite ve sürdürülebilirlik kısıtlamalarına tabi olduğu” konusunda uyarıyor. Dünyadaki mevcut yörünge, 2015-16’da duraklamadan sonra artan sera gazı emisyonları ile birlikte, yüzyılın sonuna kadar bizi küresel sıcaklıklarda 3C’lik bir artışla karşı karşıya bırakıyor.
Pazartesi günü, ekonomi dalında Nobel Ödülü’nün iki kazananından birinin, çalışmaları ile IPCC’de oldukça etkili olan William Nordhaus olması da güzel bir tesadüf oldu. Dünya ekonomisinin ve iklimin nasıl etkileştiğini tanımlayan bütünleşmiş değerlendirme modellerini geliştirmesi, ona ödülü kazandıran çalışması oldu.
Meksika Körfezi’nde fırtınaya karşı bir önlem olarak günde 700.000 varil petrol üretiminin kapatılması, petrol fiyatlarının Salı günü daha da yükselmesine neden oldu. Ancak, borsadaki titremeler küresel büyüme ile ilgili endişeleri vurguladıkça, hafta boyunca eğilim aşağı doğru seyretti. OPEC, son Aylık Petrol Piyasası Raporu’nda, bu yıl ve sonrasında talep artışı için tahminlerini düşürdü. Uluslararası Enerji Ajansı da aylık raporunda talep tahminini düşürürken, ham petrol kaynakları üzerindeki baskının “bir süre daha devam edeceğini ve muhtemelen daha yüksek fiyatlarla eşlik edeceğini” belirtti. Cuma gününe kadar, hisse senedi piyasalarında toparlanma ile desteklenerek, Brent ham petrolü varil başına 80 $ civarında sabit kaldı. Piyasa için anahtar belirsizliklerden biri tam olarak, ABD’nin nükleer programı üzerindeki yaptırımlarının yeniden yürürlüğe girmesiyle, İran’ın petrol ihracatının ne kadar kötü etkilendiğiydi. ABD Hazinesi’nde yaptırımlar üzerinde çalışan Elizabeth Rosenberg, AB’nin yeniden canlandırılan kısıtlamalar dizisini tamamlayamayacağını savundu. Ancak, İran, ham petrolünün müşterileri bir yerde bulabilmesini sağlamak için farklı yollar arıyor.
Kaynak: “The Week in Energy: Climate Shock”, Financial Times
İndirmek için tıklayın