Alüminyum, ekstra kilometre performansı ve gelişmiş güvenlik anlamına gelen hafifliği ve dayanıklılığı nedeniyle elektrikli araç öncüleri tarafından tercih edilen malzemelerden biridir.
Nitekim, alüminyum, sadece ulaşımdaki rolü yüzünden değil, aynı zamanda yenilenebilir enerji kaynaklarında, özellikle güneş panellerinde kullanımı dolayısıyla da yeşil devrim için kritik olan metallerden biri olacaktır.
Sorun şu ki, alüminyum yapımı karbon-yoğun bir iş ve sektör küresel emisyonların neredeyse %3’ünü oluşturmaktadır.
Ekipman tedarikçisi Metso Outotec’in alüminyum hattı Başkan Yardımcısı Antti Koulumies’e göre, üretilen bir ton alüminyum ortalama 10 ton karbona sebep oluyor.
Ancak “yeşil” ve “siyah” alüminyum arasındaki bu genişleyen uçurum, piyasanın mevcut fiyatlandırma modelini kırma riskini taşıyor; çünkü “yeşil alüminyum” birçok endüstri oyuncusunun düşündüğünden çok daha hızlı geliyor.
Bununla birlikte, birçok üretici, özellikle Çin’dekiler, sıfır emisyona giden yolu imkansız değilse de uzun ve dolambaçlı görüyorlar; bu da “yeşil” ve “siyah” alüminyum arasında ortaya çıkan ayrımın daha da genişleyeceği demektir.
Kanada Alüminyum Derneği’nin başkanı Jean Simardi’, zeki ve ileri görüşlü politikacıların, düşük CO2 malzemelerine ve yeşil sınırlara değer vermek için devlet satın alma uygulamalarında değişiklikler yapmayı düşündüklerini belirtti.
Hem karbon azaltma stratejisini hızlandırarak hem de “karbon kaçağını” önlemenin bir yolu olarak yüksek karbonlu ürünlerin ithalatını cezalandırmanın yöntemlerini geliştirmek konusunda, Avrupa Birliği öncü durumdadır.
“Yeşil prim” henüz fiziksel alüminyum piyasasında işlem görmüyor olsa da, hem karbon düzenlemesinin hem de tüketici talebinin ileriye dönük eğrisini öngören mali piyasada şekillenmeye başlıyor.
Citibank, karbon sorunu, kurumsal yatırımcıların gündeminde hızla yükselirken, batı bankalarının zamanla yüksek karbonlu malzemelerin finansmanında daha kısıtlı hale gelebileceğini belirtiyor. Ancak farklı bölgeler, karbon azaltma yolunda farklı hızlarda ilerlerken, tek bir küresel “yeşil strateji” olması muhtemel görünmüyor. Reuters