Biden Yönetimi’nin ABD’nin enerji güvenliği ve enerji yönetimi ile ilgili ciddi politikalar geliştirmesi bekleniyor. Bu süreçteki en önemli alanlar, ABD’nin dekarbonizasyon teknolojileri geliştirmesi, karbon emisyonlarını azaltması, temiz elektrik üretimini artırması olarak öne çıkıyor. Yenilenebilir enerji yatırımları, özellikle rüzgar ve güneş enerjisine yapılan yatırımların artması çok önemli.
ABD’de, 2019 yılında ilk defa, yenilenebilir kaynaklardan üretilen elektrik, kömürden üretilen elektrikten daha fazla gerçekleşti. 2021 yılında yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılacak toplam yatırımın fosil yakıtlara yapılacak toplam yatırımı ilk defa geçmesi bekleniyor. Jeotermal enerji de bu süreçte çok önemli hale gelebilir. Jeotermal enerjinin rüzgar ve güneş enerjisine göre, daha sürdürülebilir özellik taşıması oldukça önemli.
Fakat jeotermal enerji santrallerinin spesifik özelliklerdeki tektonik bölgelerde inşa edilmesi gerekiyor. İzlanda, Kenya, Endonezya, El Salvador, Yeni Zelanda, Türkiye gibi ülkeler üzerinde bulundukları sismik bölgeler ve tektonik kırılmalardan dolayı jeotermal enerji de ciddi avantajlara sahipler. ABD de bu konuda bazı topografik avantajlara sahip. ABD’de bazı önemli jeotermal sahalar mevcut. Halihazırda ABD, dünyadaki en çok jeotermal kurulu kapasiteye sahip ülke konumunda. ABD 3,7 GW jeotermal kapasiteye sahip. Kurulu jeotermal tesislerin büyük çoğunluğu California ve Nevada civarında bulunuyor. Fakat ABD’deki mevcut jeotermal kapasite, potansiyelin çok altında. Şu anda, ABD’de üretilen toplam elektriğin %0,4’u jeotermal kaynaklardan üretiliyor. ABD 100 GW’ın çok üzerinde jeotermal kapasiteye sahip ki bu mevcut kurulu gücün yaklaşık 30-40 katı. ABD’nin jeotermal potansiyeli, ABD’nin toplam elektrik tüketiminin yaklaşık %10’una tekabül ediyor.
Biden Dönemi’nde jeotermal enerjinin daha önemli hale gelmesi bekleniyor.
Kaynak: “Does Geothermal Energy Have A Future Under The Biden Administration?”, Forbes
İndirmek için tıklayın