COVID19 krizi sadece dünya ekonomisi için büyük bir şok etkisi yaratmadı aynı zamanda iklim değişimi ve enerji ile ilgili çok önemli bir gerçeği de ortaya koydu. Bu yıl pandemiden dolayı karbon emisyonları 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşadığı en büyük düşüşü yaşıyor fakat mevcut oranın dahi sürdürülemez olduğu gerçeği ile karşı karşıyayız. Temiz enerji ve enerji dönüşümü COVID19 sürecinde enerji sektörünün en can alıcı noktası olarak ortaya çıktı. Elektrikli arabaların yaygınlaşması, hidrojen enerjisinin artan önemi, güneş ve rüzgar enerjisinin ciddi oranlarda artış göstermesi…Bütün bunlar önemli ve umut verici gelişmeler. Fakat hidro enerjiden sonra dünyanın en çok kullanılan ikinci düşük karbonlu enerji kaynağı olarak nükleer enerjinin geleceği de çok önemli. Elektrik üretimi için kullanılan petrol, kömür, gaz dünyadaki karbon emisyonlarının en büyük kaynağı. 2050 sıfır emisyon hedefine ulaşmak için 2040’a kadar şu anki mevcut kapasite artış hızından en az 3 kat daha fazla yenilenebilir ve düşük karbonlu kaynakların elektrik üretimi için konuşlandırılması lazım…2019 yılında nükleer enerji santralleri 2006’dan bu yana ki en çok elektrik üretimini gerçekleştirdi. Fakat eskiyen nükleer santrallerin devre dışına alınacak olması ve yerini ikame edecek yeni santrallerin yapılmaması halinde nükleer enerjide ciddi bir düşüş yaşanacak. Bugün dünyada tüketilen elektriğin %10’u nükleer santraller aracılığı ile üretiliyor. COVID19 sürecinde nükleer santrallerin istikrarlılığı ve güvenirliliği bir kez daha ortaya çıktı.
Nükleer enerji küresel emisyon oranlarının azaltılması için önemli. İklim değişiminin ulaştığı endişe verici boyutlar ve 2050 sıfır emisyon hedefine dünyanın ulaşması için nükleer enerji ve geleceği vazgeçilmez.
Kaynak: “Without nuclear power, the world’s climate challenge will get a whole lot harder”, CNN
İndirmek için tıklayın