Bütün dünya çapında politika yapıcılar, enerji sistemlerini daha iklim zararsız ve sürdürülebilir hale getirmek gibi muazzam bir yük altındalar. İçinden geçtiğimiz enerji dönüşümü daha önceki dönüşüm ve süreçlerden çok daha farklı. Dünyanın geçmişte geçirdiği teknolojik devrimler ve enerji dönüşümlerinden edindiğimiz tecrübeler önümüzdeki süreci daha iyi kavramamızı gerektiriyor.
Paris Anlaşması’nın 7. hedefi “mali olarak katlanılabilir ve temiz enerji” hedefi, 2030’da 8,5 milyar nüfusa ulaşması beklenen dünya için önemli bir kilometre taşı. AB’nin COVID19 Krizi sonrası devreye soktuğu 750 milyar avroluk İyileşme Paketi, politik olarak bir anlayışın oluşmaya başladığını gösteriyor. Enerji dönüşümünün enerji verimliliği, dekarbonizasyon, kömürden çıkış, elektrifikasyon, dijitalizasyon ve yeşil hidrojen gibi olmazsa olmaz saç ayakları var. Bütün bu süreçlerin üreticiden tüketiciye kadar bütün değer zincirinde küresel olarak yerleşmesi gerekiyor. Fakat mevcut durama baktığımızda dünyanın her yerinde aynı bilinç ve politika sürecini göremiyoruz.
Küresel olarak enerji yönetimini üstlenenlerin en önemli görevleri, hedeflere ulaşmak, hedefleri dengelemek ve belirsizliği azaltmak. OECD bünyesinde enerji yönetimi, 3 önemli prensibi temel alıyor. Arz güvenliği, maliyet katlanılabilirliği ve sürdürülebilirlik. 2010’lu yıllardan itibaren yeni bir enerji yönetimi sürecine girmiş bulunuyoruz. Amaçlar ve hedeflerde farklılaşmalar söz konusu. Enerji dönüşümü, endüstri devrimi ötesinde artık dijitalizasyon yapay zeka gibi faktörlere de bağımlı. Önümüzdeki süreçte enerji dönüşümünün yönetimi, paradigma dönüşümünden ve devreye giren birçok yeni unsurdan dolayı geçmişte yapıldığından çok daha zor olacak. Geçmişteki enerji yönetimi artık eski bir model. İçinden geçtiğimiz enerji dönüşümünün temel unsurları büyük bir paradigma dönüşümüne uğruyor.
Kaynak: “Global Energy Governance: Meeting The Challenge Of The Energy Transition”, Oxford Energy Forum
İndirmek için tıklayın