Pandemi ile beraber, hidrojen enerjisi, dekarbonizasyon sorunu ile mücadele konusunda dünyanın gündeminde en ön sıralara geldi. 2050 Paris Anlaşması hedeflerine ulaşma konusu, uluslararası gündemi daha önce olmadığı kadar meşgul ediyor. Büyük şirketler temiz enerji yatırımlarını artırıyorlar, büyük petrol kartelleri bile yenilenebilir enerji ajandalarında hırslı planlar taşıyorlar. Bu dönüşüm sürecinde hidrojen hayati bir rol oynayabilir tabii hükümetlerin ciddi sübvanse planları geliştirmeleri gerekiyor. AB, Çin, Avustralya, Japonya, Güney Kore ciddi yeşil hidrojen projeleri oluşturuyorlar. AB, Yeşil Anlaşma çerçevesinde, 2030’a kadar yeşil hidrojene 470 milyar Euro yatırım yapmayı hedefliyor.
Çimento, çelik, havacılık ve taşımacılık gibi sektörlerde kullanılan fosil yakıtların yeşil hidrojenle ikame edilmesi karbon emisyonları ve dekarbonizasyon açısından umduğumuzdan çok daha büyük bir başarı ortaya çıkarabilir. Bu sektörlerde fosil yakıtların hidrojen enerjisi ile ikame edilmesi küresel emisyon oranında %15’lik bir düşüşü beraberinde getirebilir. Aynı durum şu an küresel kurulu yenilenebilir enerji kapasitesini 8 kat artırabilir. Fakat hala, yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen yeşil hidrojen, fosil yakıtlardan üretilen gri hidrojenden 3-5 kat daha pahalı maliyete sahip. Fakat uzmanlar, önümüzdeki 10 yıl içinde yeşil hidrojen üretimi maliyetinin %70-80 oranında düşeceğini öngörüyor. Bugün dünyada üretilen hidrojenin %99’dan fazlası fosil yakıtlardan üretiliyor. Bunu yeşil hidrojene dönüştürmek 2,5 trilyon $ yatırım gerektiriyor. Bu arada küresel yenilenebilir enerji kapasitesinin de en az 2 kat artması gerekiyor. Bu ise hükümetlerin ciddi finansal politikalar ve sübvansiyonlar oluşturmaları ile mümkün olacaktır.
Kaynak: “Hydrogen Is The Energy of The Future, Up To A Point”, Forbes
İndirmek için tıklayın